Dünyanın kutsal sinema adresi Hollywood, yıldızlarını hayatta tutabilmek için her şeyi yapıyor. Daha Marilyn Monroe'nun farklı bir yüzünü gösteren "Marilyn İle 1 Hafta" filminin ateşi sönmeden, başka bir efsane,James dean "bilinmeyenlerini" anlatan “joshua tree 1951” filmi gündeme geldi.
Çekimlerine başlandığından beri konuşulan film, bu yaz gösterime girecek. Filmin amacı, web sitesinde şöyle anlatılıyor "james dean'i yeni nesil için yeniden tanımlamak". Bunun anlamı, yeni neslin, Dean'i bizim bildiğimizden çok farklı tanıyacak olması. Çünkü film,James dean'in "eşcinsel ilişkilerini" beyazperdeye taşıyor.
Çekimlerine başlandığından beri konuşulan film, bu yaz gösterime girecek. Filmin amacı, web sitesinde şöyle anlatılıyor "james dean'i yeni nesil için yeniden tanımlamak". Bunun anlamı, yeni neslin, Dean'i bizim bildiğimizden çok farklı tanıyacak olması. Çünkü film,James dean'in "eşcinsel ilişkilerini" beyazperdeye taşıyor.
Hollywood'da sık rastlanmayan bağımsız yapımların ve alternatif yönetmenlerin arasında en çok göze çarpanlardan Matthew Mishory, “joshua tree 1951” in senarist ve yönetmeni. Bu film için 2 senelik bir araştırma yapmış. Mishory şöyle diyor: "Milyonlar için Dean, altın çağın kirlenmemiş bir ikonu. Ama benim gibi dışardan bakanlar için, o daha karanlık, daha kusurlu ve daha gerçek bir şeyleri temsil ediyor."
"Daha gerçek olması mutlaka eşcinsel olması anlamına mı gelmeli? James dean kadınları tercih etmiyorsa, bu dünyada kadınların işi ne?" James dean filmlerini kafamda bu sorularla izleyeli bir hayli zaman oluyor çünkü Dean'in cinsel yönelimlerine dair yıllardır spekülasyonlar vardı. Hatta aynı dönemin Rock Hudson gibi diğer yakışıklı yıldızlarıyla ilişki yaşadığı dahi iddia edilmişti. Dean'in biyografisini ilk yazan kişi ve yakın arkadaşı William bast ilişkilerinin arkadaşlıktan öte olduğunu söylemişti. Ayrıca Dean'in en ünlü filmi "rebel without cause”un (asi gençlik) yönetmeni de Dean'in homoseksüel ilişkiler yaşadığını anlatmıştı. Tüm bu iddiaları doğrularcasına, Dean, savaşa gitmemek için homoseksüel olduğunu beyan ederek, askerlikten muaf tutulmayı talep etmişti. O dönemler, Amerikan Ordusu eşcinselliği "zihinsel bir rahatsızlık" olarak kabul ediyordu. Bir röportajında ise bu konudaki sorulara şöyle cevap vermişti: "Hayır, eşcinsel değilim ama bütün hayatımı da sınırlarla geçirmeyi düşünmüyorum." Yine de “joshua tree 1951” 'in fragmanını izleyip senaryosunu okuyana kadar "Gerekirse biseksüel olsun ama bizim olsun James dean diyordum. Oysa filmde ev arkadaşı William bast ile yaşadığı ilişki, Brokeback Mountain filmini hatırlatan sahnelerle anlatılıyor. İşte o noktadan itibaren, James dean'e aynı gözle bakmak imkansızlaşıyor
Film, 1951 yılında, Dean'in Santa Monica'dan, California'daki “joshua tree 1951” 'ye taşınmasıyla başlıyor. Dean'i genç oyuncu James Preston canlandırıyor. Preston, bugüne kadar sadece televizyon dizilerindeki oyunculuğuyla tanınıyor. Fragmanlardan görüldüğü kadarıyla bazı sahnelerde gerçekten de Dean'den farksız. Ama çoğu sahnede Dean'in "hem dünyanın tüm yükü omuzlarında hem de evrenin en cool insanı" havasından eser yok. Daha çok sevgiye ihtiyaç duyan bebek suratlı bir genç var...
Şubat 1931 doğumlu aktörün tam adı James Preston Dean.
9 yaşındayken annesini kanser nedeniyle kaybetti. Annesinin vefatından sonra ona halası baktı. Koyu Katolik olan halası, Dean'in sürekli kiliseye gitmesini istiyordu. (Yıllar sonra bir röportajda Elizabeth Taylor, Dean'in kendisine "papaz tarafından taciz edildiğini" itiraf ettiğini anlatmıştı.) 3 filmle efsane haline gelen aktör, 30 Eylül 1955'te geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.
9 yaşındayken annesini kanser nedeniyle kaybetti. Annesinin vefatından sonra ona halası baktı. Koyu Katolik olan halası, Dean'in sürekli kiliseye gitmesini istiyordu. (Yıllar sonra bir röportajda Elizabeth Taylor, Dean'in kendisine "papaz tarafından taciz edildiğini" itiraf ettiğini anlatmıştı.) 3 filmle efsane haline gelen aktör, 30 Eylül 1955'te geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.
Joshua Tree 1951, James Dean üzerinden 1950'lerin Amerikan kültürünü, Hollywood'u, kişisel ilişkileri deşiyor ve 3 bölümden oluşuyor. İlk bölümde Dean, Shakespeare'in Danimarkalı prensi yani Hamlet gibi anlatılırken ikinci bölümde Saint-Exupery'nin çölde kaybolan altın rengi saçlı Küçük Prensi'ni getiriyor akla. Son bölümdeyse Hollywood'un eşsiz, kayıp prensi olarak efsaneleşiyor
HT PAZAR 18 Mart 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder