8 Şubat 1931 gecesi saat 02:08’de dünyaya gelen ve adını doğumunu üstlenen doktor James Emmick ve ünlü İngiliz şair Lord Byron’dan alan James Byron Dean, 1955 yılında trajik bir kazada hayatını kaybedinceye kadar, kısa kariyerinde rol aldığı sadece üç sinema filmiyle efsaneleşen bir isim.
Babası Winston’ın diş teknisyeni olarak çalıştığı Marion/Indiana’daki Gable Apartmanı’nda doğan James, 1930’lu yıllarda pek de sık rastlanmayan bir durumu vardı: James, evlilik dışı bir hamilelik sonucu dünyaya geldi. Ailesi, bu hamileliği daha kabul edilebilir bir duruma getirmek için 1930 yılında evlendiler ve evlilik tarihlerini 1929 olarak değiştirdiler.
1931 yılına dönelim. Annesi Mildred’ın büyük bir aşkla sevdiği James, annesinin kısa yaşamının odağı haline geldi. 1935’te Kaliforniya’ya taşınan Dean ailesi, burada 4 güzel yıl geçirdiler. Ta ki 29 yaşındaki Mildred Wilson Dean’in 14 Nisan 1940’taki ölümüne kadar. O dönemde 9 yaşında olan James, annesinin ölümünden sonra toparlanamadı. Ekonomik sıkıntılar da çeken baba Winston, küçük oğlunun bakımını üstlenemeyeceğine karar verdi ve onu teyzesi ve dayısının yanına, Fairmount’a gönderdi.Çiftlik hayatına kısa sürede adapte olan James, okulda da son derece başarılı bir öğrenciydi. Özellikle spor ve tiyatro derslerinde öne çıkan James aynı zamanda Fairmount Lisesi’nin basketbol takımı Quakers’ın da oyuncusuydu. Spor konusunda olduğu kadar tiyatroda da yetenkekliydi. Okulunda sergilenen Mooncalf Mugford, Rüzgar Gibi Geçti, Maymunun Pençesi, Coles County’den Bir Elma ve Onu Seninle Götüremezsin gibi tiyatro oyunlarında başroldeydi.
1949’da James Fairmount Lisesi’nden mezun olan James, 1950’de Santa Monica Koleji’ne başladı. Yine 1950’de ilk aktörlük işi olan bir Pepsi reklamından 30 dolar kazandı. Yalnızca 20 yaşındayken, aktörlük kariyerinin peşinden gitmek için koleji bıraktı. Fixed Bayonets ve Has Anybody Seen My Gal? gibi filmlerde küçük roller aldı. Hollywood’da pek ilerleyemiyordu. Bir oyunculuk öğretmeni ve aktör olan James Whitmore’un tavsiyesine uydu ve tiyatroya devam etmek için New York’a taşındı. James Dean bir arkadaşı olan Christine White ile Actors Studio seçmelerine katıldı ve kabul edildi. Şimdiye kadarki en genç üyeleriydi. James televizyonda çabucak başarıyı yakaladı. Birçok televizyon tiyatrosu projesinde başrol oldu. 1952’de James, oldukça kötü eleştiriler alan See the Jaguar adlı bir Broadway oyununda rol aldı, ancak eleştirmenler oyuna verdikleri kötü notlara rağmen Dean’i sevdiler. 1954’te Louis Jordan ve Geraldine Page ile Gide’ın The Immortalist oyunuyla Broadway’e döndü. Cennetin Doğusu bir Cal’a ihtiyaç duyuyordu ve yönetmen Elia Kazan, Cal’i James Dean’de buldu. James, Cennetin Doğusu’nun setinde, hayatının aşkı Pier Angeli ile tanıştı. Aynı yılın sonlarında Pier, şarkıcı Vic Damone ile evlenmek için James’i terk etti. Bu olaydan sonra James’in kalbinin çok kırılmış olduğu söylenir.
1955 Jimmy için harika bir yıldı, ironik bir şekilde en başarılı yılıydı. Asi Gençlik ve Devlerin Aşkı’nı 1955’te yaptı. Her iki film için de övgü dolu eleştiriler aldı. Devlerin Aşkı’nı çektikten yalnızca bir hafta sonra, Jimmy Salinas’taki büyük yarışa giderken mutlu ve heyecanlıydı. Ancak bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. 30 Eylül 1955’te, kötü şöhretiyle yerleşen bir günde, James Dean, Paso Robles yakınlarında 17:45’te bir araba kazasında hayatını kaybetti. Dünya James için yas tuttu.
James, daima harika bir aktör olarak hatırlanacak ve sonsuza kadar genç kalacak.
James Dean, diğer beyazperde yıldızları içinde en göz alıcı kısa kariyerlerden birine sahipti. Bir seneden biraz fazla zamanda ve sadece üç filmde, Dean yaygın olarak hayran olunan bir beyazperde kişiliği, 50’li yılların ortalarının hareketli Amerikan gençliğinin kişileşmiş hali ve filmlerinden biri olan “Asi Gençlik” filminin başlığının somutlaşmış hali oldu. James Dean, “Cennetin Doğusu” ve “Devlerin Aşkı” filmlerindeki performanslarıyla iki kez Akademi Ödülüne aday gösterildi. Yalnızca üç film yapmış olmasına rağmen, bunlar yalnızca bir yıldan biraz uzun bir sürede yapıldı. James Dean’in biyografisi “Little Boy Lost”ta Joe Hyams onun kariyerini özetliyor:
“…Bugün neden bu kadar çok insana bu kadar çok şey ifade ettiğinin basit bir açıklaması yok. Belki de oyunculuğunda, tüm genç insanların bir parçası olan umutları ve korkuları ifade etmekteki içgüdüsel yeteneğinden dolayıdır… Filmlerde olduğu gibi, bir şekilde, her kuşakta her genç insanın çözmesi gereken sorunları zekice dramatize etmeyi başardı.”
NOBLE AND ROYAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder